şiir

Buz Gibi

Aşk iyidir bak
Duyumunu artırır insanın
Hele don gömlek sabahları
Tıraş olacağını duyarsın
Yeni gömleğini giyeceğin gelir
Bir yeni biçim eklersin insan olacağa
Masaya, merdivene, aynalı dolaba
Derken ardından sipin işi bir kahvaltı
Amanın dersin bu ne delice gidiş
Paldır küldür açar mıydı fıstık ağacı
İspinoz düşünür müydü
Deli olan kaşınır mıydı
Kolların upuzun Walt Whitman'ı okumaktan
Ağzın desen bir karış açık
Sokaklar yok mu, o sokaklar
Önce bir yeşile işkilli
Evlerde büyümeler, alıp başını gitmeler olacak
Kızıp duracaksın üstüne başına konan toza
Televizyondaki ise
Usanmak, hızını eksiltmek dendi mi
Cin ifrit kesileceksin birden.

Hey gidi duyumuna yandığımın dünyası
Alıp vereceğin olacak ille
Aşk maşk buz gibi yaşayacaksınÇaglayan

Dinle!
Rüzgar şarki söylemekte.
Sesi hiçkiriklarinda erimekte.
Izin ver son bir kez okşasin saçlarini.

Hisset!
Aşk senin adin, ben aşka hasret.
Sevgin ruhundur, beni ruhuna hapset.
Izin ver son tutsagin olayim düşlerine.

Dokun!
Uzandikça yakmaktasin güneşi.
Sen daha sicaksin, birak ateşi.
Izin ver son bir kez tutuşsun bu sevgi.

Boş ver!
Ben söyledim, sen duymadin farz et.
En güzel dostsun bana, ötesi mucizeden ibaret.
Izin verme dostlugumuzun aşka yenilmesine.

Baba

Sevdalar, sevdalar; yüregimde dolu dolu sevdalar,
Yoklugunun derinliginde sevdalim,cigerim yanar.
Sensizlige bakan gözlerim,sabah kanar,akşam kanar,
Söyle be Arif baba ! bu sevdalar hep böylemi başlar?

Duygularim delsede bagrimi buda yetmez bana,
Sevmek ! nede yalin söylenir.Neyleyim ki lazim bu cana,
Deryalar içinde kavrulmak gibidir sevdalim sevdana,
Söyle be Arif baba ! bu sevdalar hep böylemi başlar?

Sensizlik çekilesi dert degil,bak işte geçti başa,
Olmuyor sensiz, olmuyor işte! sevdalar bin yaşa,
Benim olani bende saklarim,bagrimi döndürsede taşa,
Söyle be Arif baba ! bu sevdalar hep böylemi başlar ?

Daglandi yüregim serap görmek oldu artik benim işim,
Dertlerim dügüm dügüm,akittim içime göz yaşim,
Binler beklerim, sen gelmeden içilmiyor aşim,
Söyle be Arif baba ! bu sevdalar hep böylemi başlar ?

Bulutlar ! alin götürün beni,gittiginiz yerde olayim,
Canima can katanimdan oldum, belki onu bulayim,
Göz yaşlarim kurudu,pinar ! senden de su alayim,
Söyle be Arif baba ! bu sevdalar hep böylemi başlar ?

Yoklugu yok olana sigindim,onda buldum teselli,
Sevdalim bekle ! ne kaldi ki belki bir belki elli,
Esen yelden aldim kokunu,kavuşmamiz geçen günden belli,
Söyle be Arif baba ! bu sevdalar hep böylemi başlar ?
Baba Bana Bağırma

yol ıslanmasın diye
şemsiye açanlara...

baba bana bağırma
bülbülleri kaçırdın ormanlarımdan
kulaklarımın kapılarını havalara uçurdun
kapılar baba kapılar pencereleri alıp gittiler
tenorlar kaçtı ses tellerinden
çevreye saçıldı yavru diktatörler
seni ne sopranolar istedi de vermedik baba

baba bana bağırma
bayrak direklerine konan kartalları anlat
uzun uzadıya
nasıl da göremediler avcıları
o keskin gözleriyle vah hah ha
şans yıldızlara özgü bir yalan baba
yıldızlara tükürüp tükürüp onları gezegen yaptınız
savaşan halklar taktınız dünyanın boynuna

yalanları yazdım defterime hiç unutmadım
radyasyonu radyo istasyonu sanan Bakanları
çiğleri, Meclis tavanını çiğ köftelerle çiğneyen
doğum sonrası acılarını cüce ülkeler doğuran kadınların

hiç unutmadım
sakallarını yüzlerinde
yüzlerini sakallarında unutan adamları
ve ısırgan tarlalarındaki parçalarını
Uğur Mumcu'yu biz yapan bombanın

hiç unutmadım
uzak yakın tüm tuzakları baba
yolun ezdiği oyuncak bir kamyonsun sen
bir gam ağacısın
kar yüküne dayanamayıp kırılan
ilkbaharı gerzeklere ödünç verdin
geri getirmediler
güneşin başına gelenleri
biz ilkbaharsız nasıl anlarız baba


baba bana bağırma
bir kulağımdan giriyor sözlerin
öbür kulağımı tıkıyor
Buenos Aires'te olsaydım diyorum içimden
Eva'nın peronunda
karanlıktan kuşlar çalan bir tren
bir bıçak kaçağı
tangonun bacaklarını havaya kaldırdığı kentte
ama iyi ki buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
burada
bilginin bilgisizlikten daha çok acı verdiği yerde
burada, tam karşında
hapisanelerde hintyağı gibi bir şeydi zaman
hastanelerde pıhtılaşmış kan gemisi gibi
yol alırdı saatler
karılarının namuslarını dillerinde saklayan
adamlar vardı bir taraflarda
televizyon kanallarında yitirilen çocuklar
gökyüzüne düşmemek için denize yapışan balıklar
ve depolara indirilen Lenin heykelleri vardı
Sovyet Rusya'da
kafandaki duvarları
niye cebine koymuyorsun sen baba


baba bana bağırma
farkında değilsin
arkasını ezilenlerin yaladığı
bir posta puludur dünya
bir kara delik yutana kadar uzayda bizi
asansör boşluğuna itilen bir kedisin sen
söylemenin tam sırası
ülkeyi bu duruma senin oy verdiğin
partiler getirdi baba
ama ben buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
bir yaşamlık kaygı duruşundayım
yakın tarihimiz için


baba bana bağırma
bacağından vurulursa bir şiir
nereye kadar gidebilir
bana bağırma baba
kendine bağır
yoksa her şey bitebilir
A Benim Kardaşlarım

Dostum yok ya dostum, düşman arama!
Sağolası kardaşlarım var ya benim...
Melhem diye tuz ekerler yarama
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Menfaat, çıkar olunca şu konu
Kimi kep'i attı kimi şifonu
Ali Cengiz olur oynar oyunu
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Dursun desen de duramaz yerinde
Kırk tilki var her birinin cebinde
Hesap günü gelir çatar birinde
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Huri melek sandığım masum yüzler
Kimi kuyum kazar, kimisi düzler
Ayışığı kadar kâr etmez hiç sözler
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

Böbürlenme Çağlari beş kardeşinle
Ne desen boş, ne desen boş nafile
Sağlığında tükürürler leşine
Sağolası kardaşlarım var ya benim...

mustafa tolga
 
 
Bugün 1566 ziyaretçi (2251 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol